Silikon Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Silikon implantlar ile ilgili “özel” bilgilere girmeden önce, her implant ile ilgili “genel” bilgilere değinmek yerinde olacaktır. Halk arasında protez de denilen yapay her şeye, “vücut içerisine gömüldükleri” için implant demek daha doğru olur. Kalp pili de implanttır, bilim kurgu filimlerde, kişiyi takip edebilmek için derisinin altına koydukları verici çip de bir implanttır.
Şimdi, bunların hepsi birer “yabancı cisim”dir. Ve vücut, içerisinde yabancı bir cisim barındırmak istemez. Bu, doğrudan vücudun bir “görevi”dir zaten ve bu amaçla bağışıklık sistemimize de büyük yetkiler vermiştir.
Vücuda giren yabancı bir cismin başına 3 şeyden biri gelecektir. İlk yaklaşım, bu yabancı cismi vücudun dışına atmaktır. Bu olay, cilde batmış, yüzeyel tabakalarda kalmış kıymıklara olur. Bir süre sonra bakarsınız ki o şey düşmüş gitmiş. Eğer yabancı cisim dışarı atılamıyorsa, bunun etrafında bir hareketlilik olmaya başlar ve o şey eritilmeye çalışılır. Örneğin dolgular bu akıbete uğrarlar.
Fakat silikon bir implant, ne dışarı atılabilir ne de eritilebilir. Bu durumda da son seçenek olan “izole etme” yöntemi devreye girer. O implant, bağ dokusundan bir duvar ile çevrelenir, sarılıp sarmalanır ve vücudun içerisinde hapsedilir. Bu bağ dokusundan oluşmuş duvara, kılıfa; “kapsül” diyoruz. Bu kapsül, iyi bir şeydir. Bunun oluşmasını biz cerrahlar isteriz çünkü bu kapsül sayesinde silikonun yeri sağlamlaşmış olur, kayması dönmesi ihtimali en aza indirgenmiş olur ve mikropların silikona ulaşması ve silikon cebinde bir enfeksiyon gelişmesi tehlikesi de çok azalır. Netekim herhangi bir implantın cebinde, çevresinde enfeksiyon gelişmesi, o implantın çıkarılmasını gerektirebiliecek bir durumdur.
Kapsül ile ilgili olarak istemediğimiz şey, o kapsülün “büzüşmesi”dir. Kapsülün büzüşmesine “kapsül kontraktürü” diyoruz ve bu durum bazen çok can sıkıcı olabilir. Kapsül kontraktürünün sebebini henüz tam olarak bilmiyoruz maalesef. Kimi hastada olabiliyor ve bu durumla ilgili olarak elimizdeki verilerden yola çıkarak, kontraktür gelişmesini kolaylaştıran etkenleri ortaya çıkarabiliyoruz. Örneğin silikon implantın yüzeyinin parlak olması, kontraktür oluşmasını kolaylaştıran bir etken. Mikrobik bulaş da böyle. Öte yandan dolaşımın iyi olması, kontraktüre karşı koruyucu olabiliyor.
Silikon implantın cansız olmasına karşın, kapsülü oluşturan bağ dokusu gayet de canlı bir dokudur. Ve canlı dokular iyi kanlanmazlarsa, yeterince beslenemezlerse küçülürler, diğer bir deyişle büzüşürler. Kaldı ki bütün yaraların büzüşmeye meyli vardır. Nedbe kontraktürünü bilirsiniz. İşte implantı içerisine yerleştirmek amacıyla açtığımız o “cep” de bir yaradır, bir yara yüzeyidir aslında.
Tüm bu bilgiler ışığında silikonla ilgili bilmeniz gereken en önemli şeylerden birincisi, silikon implantasyonu sonrası uzun dönem komplikasyonlarından birisi olan “KAPSÜL KONTRAKTÜRÜ” diye bir şey vardır.
Bu komplikasyonun görülme sıklığı farklı çalışmalarda farklı yüzdeler ile ifade edilmiştir. Ama şu da bir gerçektir ki eskiden %20 ila 25 lerde gezen bu oreanlar, gerek cerrahi yöntemlerin ilerlemesi gerekse silikon implant üreticilerinin kullandığı teknolojideki gelişmelerle çok çok azalmıştır.
Cerrahi yöntemlerin kapsül kontraktürü konusundaki etkilerini Silikonun Kas Üstüne Konması, Silikonun Kas Altına Konması, Silikonun Çift Plana Yerleştirilmesi ve Silikonun Fasya Altına Konması sayfalarında, silikonun yüzeyinin dokulu (pürüzlü veya tekstüre; textured) ve dokusuz (pürüzsüz veya düzgün; smooth) olmasının etkilerini de Dokulu Yüzeyli Silikon Mu Yoksa Düz Yüzeyli Silikon Mu? sayfasında tartıştık. Okumanızı tavsiye ederim!
Gelelim silikon ile ilgili olarak bilmeniz gereken ikinci öemli şeye; eskiden “silikon kanser yapmaz” derdik. Ama birkaç yıldan beri artık buna bir ekleme yapmamız gerekiyor!
Evet, silikon, kimyasal yapısıyla herhangi bir kansere sebep olmuyor diye biliyoruz. Ama silikonun etrafını çeviren bağ dokusu kılıftan gelişebilen bir lenfoma türü olduğunu fark etmiş bulunuyoruz. Elimizdeki veriler, ALCL (Anaplastic Large Cell Lymphoma – Anaplastik (atasına hiç benzemeyen) Büyük Hücreli Lenfoma) denilen bu lenfoma türünün, silikonun dış yüzeyi ile kapsül dokusunun iç yüzeyi arsındaki sürtünmeden kaynaklandığını düşündürüyor. Yani fiziksel bir etkiyle gelişiyor. Örneğin güneş ışığına bağlı gelişen cilt kanseri de fiziksel etkiyle gelişmektedir çünkü elektromanyetik bir dalga türü olan ışık, fiziksel bir etkendir.
Silikon implant takılmış bir kişide ALCL gelişmesi olasılığı yine çeşitli çalışmalarda çeşitli oranlarda bildirilmiştir. Muhtemelen henüz bilmediğimiz bazı etkenlerin varlığı burada da söz konusudur. Şimdilik kabul görmüş oran 100.000’de 1,65 ile 35 arasındadır. ALCL geliştiğinde, gelişen tarafın memesi büyüyor. Bunun da fark etmemeniz çok zordur. Fark ettiğinizde kapsül ve silikon beraber çıkarılarak iyileşme sağlanmaktadır. Nasıl cilt kanseri olan birisi, o kanserli cilt parçası çıkarılınca artık kanser değilse, aynısı burada da söz konusudur.
Özetlemek gerekirse;
1- Silikon yabancı bir cisimdir ve bu sebeple içeride bir kılıf ile sarılarak hapsedilir. Bu kılıfın da büzüşmesi söz konusu olabilir. Bunun gelişme ihtimali oldukça düşüktür.
2- Silikonu çevreleyen kılıfın içerisinde ALCL dediğimiz bir lenfoma türü gelişmesi ihtimali çok düşük de olsa vardır.
Gelelim Silikon ile ilgili diğer bilgilere:
Silikonun temel yapıtaşı “Silisyum (Si)” atomudur. Silisyum, oksijenden sonra, dünyada en fazla bulunan ve aslında, dünyanın iç kısmında en bol bulunan elementtir. Yerkabuğunun %28’i silisyumdan meydana gelir. Kumsallardaki kumun içinde bulunduğu gibi camın da temelini oluşturur. Yani çeşitli kombinasyonlarda kum, taş ve cam oluşturur. Silisyum bir yarımetaldir ve hem metallere, hem de ametallere ait özellikler gösteren bir yarı iletkendir (bilgisayar teknolojisini mümkün kılan element, “silikon vadisi”).
Silisyum eksikliği, kemiklerin gelişim bozukluğuna yol açar. İnsan vücudunda yaklaşık olarak 20 mg/kg silisyum vardır. Patates ve tamtahıllı ürünlerde bulunur. Çeşitli bileşikler halinde, örneğin Silicea terra veya Acidum silicium olarak homeopatik tedavide kullanılır. Silikonlar 50 yıldır tüketici endüstrisinin bir parçası olmuştur. Çeşitli yöntemlerle üretilebildikleri için silikonlar, her gün kullandığımız çeşitli ürünlerde karşımıza çıkıyor.
Silisyum ve oksijenin değişik sıralama halinde bulunan birimlerine “siloksan (siloxan)” denir. İşte bu siloksan birimlerinin de birleşmesiyle oluşan zincirlere “polisiloksan”, yani silikon denir. Silikonlar plastik malzemeler veya “polimer” dir. Bunlar silikon, oksijen ve diğer kimyasal elementleri içeren karmaşık, insan yapımı maddelerdir. Siloksan birimlerine ayrıca bağlanan karbon gruplarına göre de silikon; sıvı, jel veya katı olabilir.
Kısa zincirlerden oluşan silikonlar yağ şeklindedir ve gıda sanayiinde şeker ve sebze ürünlerinin yapımında köpük oluşumunu azaltıcı özelliklerinden dolayı kullanılırlar. Yine aynı özellik sebebiyle, süt çocuklarının barsak gazlarındaki kolik ağrılarını gidermek amacıyla ağız yoluyla verilirler (simetikon). Muhtemelen sizin ailenizde de bolca kullanılmıştır bu tür ilaçlar. Şurup şeklinde bebeklere, tablet şeklinde de küçük çocukluktan itibaren yetişkinlere bolca verilir.
Silikon jellerde ise, silikon zincirleri, 3 boyutlu bir ağ şeklinde bağlanmışlardır. Günümüzde üretilen implantlarda son derece saflaştırılmış silikon jeller kullanılmakta ve bunlar, dokunmada verdikleri his ve hareket özellikleri açısından insan yumuşak dokularına son derece benzemektedirler.
Silikon elastomerlerde 3 boyutlu ağı oluşturan bağlar çok yoğundur. Bu elastomerler gıda endüstrisinde gıdaların üzerini kaplamak ve böylece bunların birbirine yapışmasını ve topaklanmasını engellemek amacıyla kullanılırlar. Meme implantlarının tümünün kılıfı silikon elastomerden yapılır.
Silikon malzemeler, araştırma laboratuvarlarında ve insan sağlığını araştıran klinik çalışmalarda kapsamlı bir şekilde test edilmiştir. Silikon, insan vücuduna implantasyon için en uygun malzemelerden biri olarak görülmüştür. Silikon içeren diğer tıbbi cihazlar şunlardır: yapay eklemler, kateterler, drenaj sistemleri, yüz implantları, doku genişleticiler ve meme implantları. Silikon ürünlerin biyouyumlu olduğu (yani insan vücudu tarafından herhangi bir kontrendikasyon olmaksızın kabul edildiği), güvenilir, esnek ve sterilize edilmesi kolay olduğu gösterilmiştir. Tüm bunlar, onları implante edilebilir ve implante edilemez tıbbi cihazlar için ideal seçim haline getirir. Meme implantları olan bir ila iki milyon kadına dayalı olarak çok sayıda bilimsel kanıt toplanmıştır. Silikon meme implantlarını kalıcı doku hastalığı veya meme kanserine bağlayan hiçbir epidemiyolojik kanıt yoktur. Yukarıda bahsettiğim ALCL aslında bir meme kanseri değildir.